Archive for the 'Dua Bahçesi' Category

08
Şub
18

İDEAL AİLEDEN İDEAL TOPLUMA


İdeal Aileden İdeal Topluma

İdeal Aileden İdeal Topluma 2.

Mihrican Ulupınar

Eğitimci /Sosyolog /P. Yaşam Koçu

Aile Kurumuna adım atarken…

Aile;  Anne baba ve çocuklardan oluşan, toplumu bir araya getiren en küçük fakat bir o kadarda büyük bir kurumdur. Aile en küçük devlettir. Ailenin kalitesi yükseldikçe toplumun ve devletin kalitesi de yükselecektir. Bu vesileyle ideal aileyi ve ideal toplum standartlarını yakalama ihtiyacı elzem olmuştur.

Evlilik öncesi helal lokma ile beslenmiş gençler, birlikte hayırlı niyet ile evlilik kurumu için yola çıktıklarında, maddi ve manevi kriterlerin uyumu da göz önüne alınır ise, birçok sorun başlamadan engellenmiş olacaktır. Kriterler denilince elbette çok da abartmamak gerekir. Belli başlı beklentilerimiz olmalı, gerisi ise çaba ve gayretler ile düzeltilmelidir. Kusursuz dost ve eş arayan ikisini de bulamaz. Ailelerin sosyokültürel uyumu, dini inanç birliği, gerek erkek gerek bayanın aile içi ve toplumsal konularda kendilerine düşen vazifeleri, sorumlulukları yerine getirebilecek bir eğitim sürecinden geçmiş olmaları gereklidir. Kriter denilince;  maddiyat daha ön planda tutuluyor. Hâlbuki boşanma davalarını incelediğimizde manevi meselelerin, zararlı bağımlılık, iletişim problemleri, dini meseleler, sorumsuzluklar, kültürel zıtlıklar, vazifeleri yerine getirmemek, büyük aile ile siyaseti düzgün işleyememek, çekirdek aile içinde kendi koltuğunun bilincini bilememek, çocuk eğitiminde vazife almamak, gayri meşru ilişkilere dalmak ve aldatma gibi meselelerin gündemleri daha çok meşgul ettiğini gözlemliyoruz. Manevi değerler, aslında aileyi ayakta tutan ve ömrünü uzatan ideallerdir.‘’Yüzü güzel olana kırk günde doyulur, huyu güzel olana kırk yılda doyulmaz’’Atasözü bize ahlak ve değerlerimizin önemini yaşanmış tecrübelerin doğrultusunda miras olarak süregelmiştir.

Evlilik kurumuna ilk adım olan söz, nişan, düğün merasimlerinde haramlara bulaşmadan, kültürel usul adap erkânlara dikkat ederek, yeni evlenecek çiftlere çok acılı hatıralar biriktirtmeden, alınan hayır duaları ile yapılan başlangıçlar, bu zorlu süreçte çiftlerin ve toplumun işlerini kolaylaştıracaktır.

İslam’da evlilik akdi, hem medeni bir muamele ve hem de bir ibadettir. Nesli korumak, buna bağlı olarak toplumu da her türlü rezillikten korumak için alınmış kanuni, dini ve sosyolojik bir tedbirdir.

Evliliğin niteliğini İbnü’l-Hümam şöyle belirtir: “Nikâh, ibadetlere daha yakındır. Hatta evlenmek, sırf ibadet niyetiyle bekâr kalmaktan daha üstündür.’’ 1.

Nikâh akdi, akdin yapılmasıyla birlikte kadının erkeğine eş olduğu ve tüm evlilik hukukunu başlatan evlilik kararı ve anlaşmasıdır. Yüce Allah semavi kitaplarda bu anlaşmanın önemini ve korunması gerektiğini vurgularken onu “Sağlam bir teminat” olarak isimlendirmiştir.

Aile milletleri ayakta tutan en temel kurum ve üstün insani niteliklerin kazanıldığı önemli kaynaktır. Aile her şeyden önce, toplumun temelidir. Çünkü erkek ve kadının huzuru ve ahengini, gelecek neslin sağlıklı yetiştirilmesini sağlamaktadır. Hem erkeğe ve kadına, hem çocuklara ve hem de topluma ait menfaatlerin en önemlisi gerçekleşmektedir.

Evlilik sonrası, Aile benlikten biz kavramına geçişin yaşandığı mecralardan biridir. Birbiriyle bütünlük içindedir. İçinde ki bir arıza tüm aile fertlerini etkiler. Aile içinde ne aşırı baskıcı ne de tutarsız bir yönetim şekli uygulanmamalıdır. Ailenin yönetim şekli, içindeki bireylerin huzurunu, kalitesini, maddi ve manevi dengesini koruyabilmelidir.

İdeal Aile modelinde; Maddi ve manevi sorumlulukların yerine getirildiği, kurallara bağlı, alınacak kararlarda ortak söz sahibi olan, rol ve yetkilerin ortak olduğu birbirinin hak ve hukukuna saygılı, aile bireyleri ile her yönden yakından ilgili, kişilerin aile içinde kendini huzurlu hissettiği, karşılıklı anlayış ve hoşgörü içerisinde kurulmuş aile yapısı sorunların en aza indirgendiği birlikteliktir…

Aile içinde dengeyi bulmak son derece mühimdir.  Yaşam çemberimizde aile kurumumuzun kalitesi düşürüldüğünde;  sağlığımız, sosyal ilişkilerimiz, ruhsal gelişimimiz, finansal meselelerimiz, kalbi ve duygusal sağlığımız, eğitim ve kariyerimiz ve dinlenme anlarımız dahi domino taşı gibi birbirini tetikleyerek bozulma sürecine girecektir. Bu minval üzere aileyi toparlayacak, sorunlarını çözecek, kalitesini artıracak tüm çalışmalar takdirle karşılanır. Aile düzgünse yaşam kalitesi de düzgün olacak ve toplum imarı pozitif yönde ilerleyecektir.

Aile, bireyin yaşamında çok önemli bir yer tutan, sevgi ihtiyacı, duygusal gelişim, beslenme, bakım, psikolojik ve sosyolojik gelişim, eğitim, kültürel değerleri kazanma, sağlıklı zekâ gelişimini sürdürme gibi temel ihtiyaçlarını karşıladığı birincil yer ve çevredir. Aile üyeleri arasındaki ilişkiler ve aile ortamı, bireyin kendine güvenmesini, kendine ve diğer bireylere sevgi duymasını, kimlik kazanmasını, kişilik gelişimini, sosyal beceriler geliştirmesini ve topluma adaptasyon ve uyum sürecini kolaylaştırır.

Sorumlulukları zamanı geldikçe yerine getirmeli. Vazifeler aksatılmadan tamamlanmalı. Kültürel meselelerde ileriye doğru gelişim göstermeli. Dini hassasiyetleri incelikle takip etmeli. Vefalı, sadakatli, sevgi, saygı, barış, adalet, hoşgörü, vicdan, insaf, ahlak, hürriyet gibi manevi değerler ile zenginleştirmeli.,. Beklentiler makul ölçüde karşılanmalı.  İmtihanlara sabır etmeli. İnsanı kâmil olmaya geldiğimizin bilinci daima hafızalarda diri tutulmalı. Evliliğin bu kemalat yolculuğunda bir yardımcı araç olduğu unutulmamalı.  Toplumsal meselelerle ilgilenmek, eşlerin hem kendi hem de birbirinin enerjilerini gereksiz yerlere tüketmesine engel olur. İletişimi yitirmemek, ihtiyaç olan durumlarda aile toplantılarıyla sorunların çözümlerinde kısa zamanda kaliteli çözümler alarak, evliliğin ömrünü arttırmalıdır.  Nefis ve şeytanın oyunlarına gelmemek, özellikle altı çizilesi bir maddedir. Keza şeytan ve avanelerinin en çok uğraştığı bozgunculuklar arasında, karı koca arasını bozma ilk sıralarda yer alır. Dua silahımız dilimizde, maddi ve manevi ilim tahsilimiz aklımızda, sevgimiz gönlümüzde,  hayırlı meşguliyetlerle de ilgilenmek bedenimizde olursa, bu sıkıntıların negatif etkisinden kurtulmayı mümkün kılacaktır.

Evlilik amaç değil araçtır. Allahın rızasına giden yolda yükü paylaşmak, hayırlı nesiller yetiştirmek, toplumu ayakta tutacak kaleler oluşturmak, gelecek nesle şahsiyetli örnek olmak zorundayız.  Sağlam birlik olursa düşman zarar vermez. Evlilik kurumun düşmanları çoktur, Aile küçük devlettir demiştik.  Büyük devletin temsilidir.  Aile ne kadar sevgi dolu, eğitimli, kaliteli, güçlü, bilinçli, sağlam, inançlı, birlik ve beraberlik içinde olursa devlet o vakit sağlam olur, toplum birbirine bağlı olur.

Netice olarak aile; hem birey hem toplum, için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Boşanmaların istatistiklerinin son zamanlarda artması endişe vericidir. Medyayı da burada zikretmezsek eksik kalırız. Toplumu ve aileyi içten içe çökertmeye azmetmiş, kültür yozlaşmasına sebebiyet veren, cinselliği ve ahlaksızlığı gündeme alan programlara gerekli protestoların yapılması ve yayınlardan kaldırılması için mücadeleyi elden bırakmamak gerekir. İyilerin sustuğu zeminleri kötüler istila ederler. Hak gelsin ki batıl zayi olsun.

İdeal Toplum Platon’un Kralın evlenmemesi fikirlerinin aksi istikametinde ideal aileyi kuran, aile içinde problemleri çözebilen siyasetini, eğitimini, maliyesini, sanatını, kültürünü, maneviyatını güçlü stratejiler ile yönetebilen,  ideal ve bilge gençler yetiştirebilen güçlü bir aile kadrosu ile mümkündür. Denize atılan bir taş nasıl küçükten büyüğe haleler oluşturuyorsa, aileden topluma dalga dalga iyileşme ve kemalat zuhur edecektir.

İdeal aile ve ideal toplumu oluşturacak kaliteli yayınlarla ve programlarla aile kurumunu tamir etmeliyiz. Yeni neslimize örnek aileleri ödüllendirerek ve gündeme taşıyarak evlenmenin önemini teşvik eden misaller sergilemeliyiz.

Devlet ve millet el ele vererek bu kutsal kurumu ayakta tutmak için çok daha fazla gayret göstermeliyiz. Son kale ailedir. Aile kurumunu yeniden yapılandırmalı, özendirici, bilgilendirici kolaylaştırıcı maddi ve manevi destekli politikalar oluşturmalı, eğitimler,  seminerler,  paneller düzenlemeliyiz. Gençlerimizin bilinçli aile kurmalarına kurumlar olarak destek olmalıyız. Evli çiftlerinde çabucak boşanma kararı alması yerine, psikolojik, sosyolojik ve manevi destekler alarak en az kırk yıllık, en çok da ahirete değin evlilik plan ve projelerinde stratejiler üretmelerini teşvik etmeliyiz

Dipnot:

1..(İbnü’l-Hümam, Fethu’l-Kadîr, II, 340)

01
Şub
18

Bezm-i Elest’ten Cemalullah’a…


Bezm-i Elest’ten Cemalullah’a…

 

Mihrican Ulupınar

Eğitimci /Sosyolog /P. Yaşam Koçu

Hayat; içinde zıtlıkları barındıran bir o kadar da o zıtlıklarla ahenk içinde birbirini tamamlayan değirmen misali bir döngüyü içinde barındırır.

Eşrefi mahlûkat olarak dünyaya gönderilen insan, Bezm-i elestten Cemalullaha uzanan sonsuzluk seyrinde, defalarca varlık ve yokluk kavramlarıyla karşılaşır. Bu döngü içinde dolaşıp durur.

Kimileri bu yolculuklarını kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’in ve Hz. Muhammed (sav) ikazlarıyla gaflet bataklığında geçirmez. İman ile ‘’KUL’’luk farkındalığını kazanır. Aklını, kalbini, ruhunu feyzi ilahi ile şereflendirir. Allah’ın(cc) halifesi olduğunun şuurunda olarak duygu ve düşüncelerinde iç görü kazanır. Ruhunun liderliğinde, aklının vezirliğinde, kalbinin süveyda derununda ilahi aşkın zirvesinde, azalarını da asker bilinciyle istikamet göstererek ebedi saadet müjdesine nail olur.

Kimileri de bu ikaz ve uyarıları dinlemeyerek, ruhlar meclisinde Allah’a(cc) verdiği sözü unutarak hayatına devam eder. Gafletle hayatına devam edenlerde isyanın eserlerini görürüz. İman eksikliği ve akli melekelerini yeterince kullanmaması onu isyan bataklığının içinde tutar. İman ve salih amel yokluğu içsel fırtınalarının da kaynağıdır.

Asıl ölüm ve dirilişi nefsinin terbiyesinde de yaşar. Nefsinin isyanından kurtulabilirse hidayete erer. Yaşadığı tüm hastalık, musibet, sıkıntı gibi imtihanlar ile acziyetini, güçsüzlüğünü fark eder. İlahi rahmete muhtaç oluşunu idrak eder. Allah’ın(cc) dergâhına sığınır. Bu minval üzere acz ve fakr, ilâhî rahmete birer vesiledir. Zengin olsa da Allah’a(cc) muhtaçlığını, hiçbirini yaratmaya muktedir olmadığını görür. İnsan hem azalarına ve hem de havaya, suya, güneşe, aklına, gözüne, hafızasına, sevgiye, ilme, sese ve nicelerine ihtiyaç içerisindedir. Velhasıl-ı kelam acziyetiyle Mevlaya muhtaçlığı daimidir. Bu hissiyatı, kalbi derununda hissettiğinde O’na yönelir, O’na sığınır, O’ndan medet bekler. Nefsini terbiye sanatını ve ilmini bilmeyen had bilmezler, Karun ve Firavun gibi malikiyet davasında bulunur. Başarılarını kendilerinden bilirler. Vaktinde tevbe etmedikleri takdirde sonları elim bir azap iledir. Bunu er geç öğreneceklerdir. Hâlbuki tüm meziyetler Allah’ın(cc) inayetiyledir.

Nefsini az konuşma, az uyuma, az içmek ve zikir, tefekkür, uzlet, hizmet ile terbiyeye muktedir olan insan, züht sahibi olur, aza kanaat eder. Dünyaya ve maddî menfaate değer vermez. “Elde olan dünyalığa sevinmemek ve elden çıkana üzülmemek, elde bulunmayan şeyin gönülde de bulunmamasıdır” zahit olmak… Dünyayı tamamıyla terk etmek değil, lezzet veren şeyleri azaltmaktır. Dalmamaktır. Dünyaya esaret içinde olmamaktır. Allah(cc) elbet kulları için çeşit çeşit nimetler yaratmıştır. Müslüman bunlardan helal yollar ile istifade edecek, harama meyletmeyecek, israf etmeyecek ve bunlara kalbini bağlamayacaktır. Dünyayı ahiretine hizmetçi edecektir. Züht sahibi, dünyaya fren yaptıkça, yeter dedikçe, ruhsal yönden güçlenmeye başlar. Allahu Teâlâ(cc) ile murakabeyi bozacak her şeyi terk edenlere Arif-i billâh denilir. Fenafillâhta hiçlik makamına erişir. Nefsini terbiye metotlarından geçerek “Ölmeden evvel ölüm” sırrına erişir.  Ruhunu bedenine sultan eyleyerek Fenafillah, tefâni sırrı da denilen, “ölmeden önce ölmüş gibi olup” yokluk sırrına ererek, Allah’ın (cc) varlığında yok olmuş, erimiş olacaktır. İnsan daha önce “ben ben” derken, “meğer ben sadece O’nun tecellisine bir ayna imişim” düşüncesiyle haddini bilmeyi öğrenir.

“Nefsini bilen Rabbini bilir”

Bu babda Hiçlik kavramı karşımıza çıkar. Hiçliğe erişen sufiler benlikten bizliğe yelken açmış olurlar. Hakîkaten bütün Allah dostlarını zirveleştiren sır; bu tevâzû, hiçlik ve yokluk hâlidir. Bunun içindir ki ârif zâtlar; “Sen çıkınca aradan, kalır seni Yaradan!” buyurmuşlardır.

“İlim ilim bilmektir/ ilim kendin bilmektir / Sen kendin bilmezsin /Ya nice okumaktır.” demiş Yunus Emre. Tefekkür edilesi bir dörtlük…

“Bekabillah tevhit makamıdır” sırrı ile de küllerinden yeniden doğan Zümrüd-ü Anka misali tekrar dirilişi yaşar. Fecr suresinin muştularını dünyada iken hissetmeye başlar. Bu dirilişle artık tüm ömrünü “ilahî ente maksudî ve rizake matlubî” mihenk sırrıyla insanlığa ve tüm mahlûkata hizmet ile geçirmeye çalışır. Bekâ-billaha kavuşmadan önce huzurun yani her an Allahu Teâlâ ile olma hâlinin devam etmesi mümkün değildir.

Kendi gücü nispetinde her şeyi yaptıktan sonra tevekkül boyutuna geçer. İşlerini Allaha ısmarlar. Tevekkül kavramı, Allah’a güvenmek, dünyaya ve ahirete ait maksatlara ulaşmak için gereken bütün tedbirleri aldıktan ve sebeplere tam riayet ettikten sonra, neticeyi Allah’tan beklemek ve tesiri O’ndan bilmektir.

Tefviz kavramı ve tevekkül yakın mana taşırlar. “Tevekkül tefvizin bir koludur.” , “Tefvîz, tevekkülün en ileri şeklidir.” denilmiştir. Ve kalbin manevi şifa iksirlerinden biridir. İbrahim Hakkı Hazretleri, meşhur “Tefvîznâme” şiiriyle bizlere manevi iksirden doya doya ikram eder. “Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler,”

Buna göre, bir işin meydana gelmesi için birtakım ön çalışmalar gerekiyorsa, bunlar yapılmadan tefviz yoluna girmek tembelliktir. Gerekli sebeplere teşebbüs ettikten sonra neticeyi Allah’tan beklemek ise tevekküldür. Sabır artık onun şiarıdır. Tahammülünün tüm sınırlarını zorlar. Gücü yettiği kadar aklını, kalbini, ruhunu, bedenini kullanır. Hatta gücünün üzerinde işlerde dahi sınırlarını zorlar. Bilir ki “La havle velâ kuvvete illa billâh” sırrıyla bütün güç ve kuvvet Allah’tan gelir. Ondan gelen her şeye razı olur. Rıza makamını yaşar. İnsan-ı kâmil olarak ömrünü tamamlar. Bu yokluk âlemine seçilerek gelişi veda ederken de işe yaramaz, değersiz, esfeli safiline düşmüş bir sonla değil insan-ı kâmil mertebesini kazanmış bir Hak aşığı, bir Hak dostu olarak, aklına Marifetullahı, kalbine de Muhabbetullahı nakş ederek Cemalullah yolcuları arasına ismini kaydettirir.

“Âşk geldi damarımda, derimde kan kesildi; beni kendimden aldı, sevgiliyle doldurdu.

Bedenimin bütün cüzlerini sevgili kapladı. Benden kalan yalnız bir ad, ondan ötesi hep o…” Hz Mevlana (k.s)

 

18
Ara
17

Kabuk ve Öz misali…


müslüman-e1452932922580

Mihrican ULUPINAR

Eğitimci / Sosyolog /P. Yaşam Koçu

Müslümanlık geniş kapsamlı bir konudur. Kuran ve Sünnete uygunluk esasında hayatın her alanına mühür vurur. Eğitim, kariyer, aile, çocuk eğitimi, ev düzeni, yaşama sanatı, sağlık, kişisel bakım, finans, aşk, sosyal çevre, insani ilişkiler, siyaset, sanat, dinlenme, eğlence, ruhsal dünya, vs… örnekler çoğaltılabilir.
Bu vechile bakıldığında İslam bir devlet sistemi ve yönetim sanatıdır. Birey önce kendisini, Ezelden Ebede süren hayat yolculuğunda, dünya ve ahiret dengesinde ‘’İnsani Kâmil’’ mertebesine yükseltmelidir. Aşağıdaki hadisi şerifi düstur edinerek, psikolojik ve sosyolojik gelişimlerini dikkatli düzenlemelidir.
“Hiç ölmeyeceğini zanneden biri gibi çalış, yarın ölecek biri gibi de tedbirli ol.” (Câmiu’s-Sagîr, II/12, Hadis No:1201)

Bu imtihan yurdunda her daim kemalata doğru adım atmalı, vefat anında ulaşabildiği en zirve noktayı yakalayabilmelidir. Diploması o vakit tescillenecektir. Değişim ve gelişimi; ilmen, fikren, ruhen ve kalben devam etmeli ve kişisel hayat planı her yönden zengin bir içerikle dolu olmalıdır. Attığı her adımın, verilen her nimetin sorgu ve sualinin sorulacağı bilincinde basiret ve ferasetini kullanarak, tefekkür zenginliği ile ömrünün nefeslerini kullanabilmelidir. İç mihenk ölçüsü ‘’ilahi ente maksudi ve rızake matlubi’’ dönüşleriyle devam etmelidir.
Sonrasında ailesini ve evlatlarını da, İslam’ın ve çağımızın güncelliğinde, rızayı Bari’ye uygun kaliteye getirebilmelidir.

Sosyal çevresini, akraba ilişkilerini, komşuluk, dost, arkadaş çevresini de seçerken ölçüsünü iyi ayarlamalıdır. Ülkesini ilgilendiren her konuda da bilinçli olmak durumundadır. Siyasetten uzak duran bir Müslüman sömürge ile yönetilmeye aday demektir. Neme lazım diyemez, nerede bir tasallut, tecavüz, zulüm olursa karşısında dik durmasını ve adalet ile hareket etmesini bilmelidir. Velev ki zulmeden en yakınları bile olsa…
İslam içinde olup birçok konuda ifrata tefrite kayanlar olduğu gibi muhafazakârlık içinde de aynı tehlikeler söz konusudur. Belli kalıplar içine sıkışır. İslam içinde olduğunu iddia eden Kur’an bana yeter deyip, hadisleri, tasavvufu ve hatta tesettürü reddeden fertler bulunmaktadır. Muhafazakârlık içinde de ilmi gelişmeleri, siyaset ile uğraşmayı reddeden ‘’bir lokma bir hırka bana yeter’’ zihniyetinde olan fertlerde bulunmaktadır. İki zıt kutupta sıkıntılıdır. Orta yolu bulmak bize Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) öğüdüdür.
(İfrat ve tefritten uzak durun.) [Buhari]
(Hayr-ül-ümûr evsâtuhâ = İşlerin en iyisi vasat olanıdır.) [Deylemi, Beyheki]
(Orta yolu tutun, istikâmetten ayrılmayın.) [Müslim]

Kuran ve sünnet bütünlüğünde, tasavvufu da reddetmeden, dışıyla İslam’ın tüm emirlerini değerler, inançlar, hukuki vazifeler v.s..hakkıyla yerine getiren, iç aleminde de ahlakıyla, akaidiyle, salih niyetiyle, içi dışı bir Mümin/ Mümine olmalıdır. İslam ve muhafazakârlık birbirinden ayrı değil ‘’Bir’’dir. Kabuk ve öz misali… Bir binanın dışı sağlam ve güzel olduğu gibi, içi de tüm teçhizatıyla donanımlı olmak durumundadır. Bir meyvenin kabuğu sağlam ise özünün korunması da o denli kolay olur.

Müslüman iki kanatlı kuş gibidir. Hem zahir, hem batın ilimlerini ve hem dünya, hem ahiret ilim ile yaşantısını hayatına uygulamak mecburiyetindedir. Allah’tan korkmayan bir bireyin her daim ayağının kayması mümkündür. Ahiret âleminde, nüfus kâğıdımızda ‘’İslam’’ ibaresi olması yeterli olmayacak, İslam’ın özünü ne kadar içselleştirdiğimiz ve hayatımıza özdeşleştirdiğimize göre değer bulacağız. Bu minval üzere yeri geldiğinde muhafazakâr olmak durumunda kalabiliriz. İslamın yasakladığı dikkat etmemizi istediği kırmızı çizgili duraklar da, maneviyatımız güçlü ise fren yapabiliriz, aksi takdirde tehlikelere düşmek zor olmasa gerektir.

Mü’mine olmak deyince şu konuyu işlemeden geçemeyeceğim. Günümüzde mahremiyet bilinci de büyük ölçüde darbe yedi. Aile içindeki özel muhabbetler, akşam ev halleri ve dahi niceleri gerek sosyal medya gerekse reel hayatta serbestçe sergilenir oldu. Allah (C.C) tesettürü emrederken ziynetlerinde gizlenmesini emretti. (Nur/31. Ve Ahzab 59. Ayet) bu konuya da özelikle dikkat edilmesini tavsiye ediyorum. Hayatımızın her alanında devamlı terakki halinde olup, eksik ilim ve ameli parçalarımızı tamamlayıp, Mevla’mızın sevdiği ve razı olduğu kullardan olabilmeyi kendimize düstur edinmeliyiz.

Maneviyatımızı dikkatle koruyan, gönlümüzde ilahi Aşkı her dem taşıyan, İslam’ın özünü kaybetmeden hayatını idame ettiren Mü’min ve Mü’minelerden olmamızı, Mevlam hepimize kolaylaştırsın…
Saygı ve Hürmetlerimle

23
Haz
14

Ey Ebedi Sevgilim


Ey Ebedi

Sevgilim

 

Ey nuruna takat getiremediğim
Dildarım

 

Ey cemaline hayran olduğum
Nazarım

 

Ey kelamını dinlemeye doyamadığım
Sultanım

 

Ey cefasını minnet bildiğim
Şems-i Nur’um

 

Ey hikmetine akıl erdirmediğim
Sırr-ı mihmanım

 

Ey doğmadan yazılmış alın

Yazgım kaderim

 

Ey biçare gönlümün sahibi

Şah-ı gülüm

 

Ey onsekizbin alemi bir noktada seyrettiren
Süveydam

 

Ey secdesinde huzur bulduğum
Aşk-ı ilahim

 

Kullarını uyandır Aşk’ı tanıştır

 

Mecazda bırakma Sana ulaştır

 

Cennetinde Cemaline kavuştur

 

Mihrican Ulupınar

19
Şub
13

Medet Eyle Kapındayım Sultanım


Medet Eyle Kapındayım Sultanım

 

Ruhuna ruhumu bir vesile ile âşık ettirenim
Avare gönüllere bir hatiften seda ile arattıranım

 

Aynalarda tecelli ile nur-u nazarını seyrettirenim
‘’Vedhulî cennetî’’ muştusu ile ebedi sevinci tattıranım

 

Canan hasreti ile canımı közleyen Nuruaynım

 

 

 

 

Bezm-i elestte nurunu seyran edip yananlardanım
Hadis-i şerif ile fethi müjdelenen İstanbul’undanım

 

Ruhumu sana ulaştıran Sırat-ı müstakim yolundanım
Tefsir-i Kur’anı Mevlasından duymayı sananlardanım

Ya Zülcelali vel ikram Medet eyle kapındayım Sultanım

 

 

 

Mihrican Ulupınar
mihricanulupinar@gmail.com
20.02.2013
01.03

05
Eki
07

Niyaz



Aldır beni aldır beni
Dost yoluna döndür beni
Bak yüzüme güldür beni
Aşıkın olayım senin

Yandır beni yandır beni
Pervaneye döndür beni
Senlik ile doldur beni
Hayranın olayım senin

Al beni benlik kalmasın
Senden gayri var kalmasın
Perde hicab hiç olmasın
Seyranın olayım senin

Aşık oldum çün ben sana
Hub cemalin göster bana
Bir kez bakam senden sana
Irfanın olayım senin

Gurbete çıktım çağımda
Düştüm kesret pazarında
Bülbül gibi dost bağında
Figanın olayım senin

Askını verdin sen bana
Yandım yakıldım ben sana
Gece gündüz hep bir bana
Seyranın olayım senin

Talib’i oldum ru’yuna
Yandım yakıldım uğruna
Sefkat eyle ben kuluna
Kurbanın olayım Senin

Hasan Fehmi Efendi (1885-1951)

01
Eki
07

Bir aşk verki bana………


Ey Yüce AllahımBir aşk ver ki bana hiç yaşanmamış olsun

Bir aşk ver ki sana durmaksızın koştursun

Bir aşk ver ki bana samimi muhabbet oluştursun

Bir aşk ver ki sana aşkla şuurla çoştursun

Bir aşk ver ki bana hep tevekkül ile andırsın

Bir aşk ver ki sana gönlüm alev alev yansın

Bir aşk ver ki bana rızanı tam kazandırsın

Bir aşk ver ki sana hamdü sena ile yaşatsın

Bir aşk ver ki bana nur cemalullahına ulaştırsın

Bir aşk ver ki sana çok ama çok yaklaştırsın

Amin Amin Amin

30
Ağu
07

Kalbim Adın İle Yanar…


htmlkod_divider20.gifgl43vm.gif

 htmlkod_divider20.gif

Günaydınım.. Günümü aydın edenim..Gözlerimi açınca Sen varsın yanı başımda

Seninle uyanmak ne güzel.. karanlıklardan..

Yüzümde şükre vesile bir tebessüm olur,

Seninle başlayan her günün sabahında

Yüreğimi teslim ettiğim.. yüreğimin sahibi..

Kalbimi Senden başkasına bırakmadın bu sabahta..

Kalbim Seninle dolu yine

Adın yüreğimde uyanmak ve adın ile inşirah bulmak

Beni hayata bağlayan Senin Sevdan..

Bana hayatı veren Sensin..

Hayatım Senin..

Her zerre gibi bende Seninim..

Kalbim Seni anar.. andıkça Sevdan ile yanar..

Sen ol demeseydin olmazdım

Varettin varlığına aşikar eyledin

Sebeb-i varlığımı emir buyurduğun nimetlerle güzelleştirdin

Sen ki kulluğa layık gördün beni, emrin başım üstüne..!

Sen ki gel dedin bana.. gelmem mi..

Sen ki lutfeyledin.. bilmem mi..

Ben ki misafirinim bu dünya da, sahiplenmekten çekinmem mi..

Sen ki beni önemseyen, kendine kul eyleyen,

Sen ki yalvarışımı yakarışımı duymak isteyen Rabbul Alemin..

Ben ki lutfunla can bulan bir nefes,

Ben ki aczim ile şükrümle el açan kulunum!

Ellerim hep açık istemekte,

Varlığımı rızanın yollarına kurban eyle..!

Kalbim Seni anar..

Varedişinle var olan bedenimi tarifsiz bir huzur kaplar..

‘Rüzgar esmeyince dal sallanmaz, Allah demeyince kalp uyanmazmış’

Kalbim uyanır adını andıkça

Anmayan kalbin hali ne olur zifiri karanlıklarda

Seninle uyanır kalbler, seninle diri kalır bu bedenler..

Seninle kurtulur karanlıkların kuytusundan..

Anmazsam karanlık… Anmazsam Senden uzakta zülumdur dünya bana..

Karanlıkların kuytusunda bırakma Ya Rabbim..

Sensizlik zindanında mahkum etme bizleri..

Adını anmayan kalbi neyleyim..

Bu yürek emanet bu bedene, Senden gayrısını doldurursa içine, emaneti nasıl teslim edeyim..

Kalbimi Senin ile atmaya.. Seninle can bulup, Sana koşmaya aşikar eyle bedenimi..

Varlığımı rızanın yollarına kurban eyle..

Kalbime her daim adını andır.. her daim aşkın ile yandır..
Ya Rabbim…

Amin…

alıntıdır…

htmlkod_divider20.gif

29
Tem
07

Senai Demirci- Affeyle


19
Tem
07

Beni sensiz bırakma Allah’ım


1415df.jpg

O büyülü saatlerinde pencereden sızan ay ışığının her bir cilvesinde,

 Sen’i düşünüyorum.

Yüreğim hasretle yanıyor;
bir gariplik hissediyorum, içim içime sığmıyor;

can kafesten uçmak istiyor.

Yediğim ekmekte, içtiğim suda, kokladığım
gülde,
ziyânın parıltısında, yağmur damlasında, kar taneciklerinde,
Sen’i düşünüyorum.

Güneşin her sabah doğuşunda, her akşam gurubunda

Sen’i düşlüyorum;


Aşkın kalbimi titretiyor.

Yürüdüğüm yollarda, konuştuğum insanlarda,

ikliminde uçuşan altın kanatlı kuşlarda hep sanatını görüyorum.

Rahmetine sığınıyorum…

Rahmetin;

hem hazanı, hem kışı, hem baharı, hem yazı,

hem arzı, hem semâyı, kucaklıyor. İkliminde fânî olmak,

 ebetlere yelken açmak istiyorum.

Bazen bir gülün kokusunda, bir güle bakışımda,

dokunuşumda, Habibini (sas) görüyorum.
Çiçekler, ötelerden O’nun (sas) kokusunu getiriyor.
Kuşlar haber veriyor; Âşık, Mâşukunu arıyor diye;
semtinde geziyor rûhum; belki görürüm diye.
Gözlerim Sevgili’nin yolunu ümit dolu bir intizarla bekliyor;

O’nun ışığı rûhuma doluyor…

Ey bîçarelerin çaresi, yolda kalmışların, gariplerin,

kimsesizlerin yardımcısı… Ey Mâbûd-u Mutlak!

Ümitle kapına geldim; girmeme izin verir misin?

Kirpiklerimi yıkayan gözyaşlarım, ıslak seccadem,

seherlerde semaya açılan avuçlarım şâhittir; yalan değil sevdam!

Ürperen kalbim, titreyen bedenim,

 vücudumun bütün zerreleri şâhittir, Sen’den başkasına yönelmedim.
Bir tomurcuğun şehbâl açması gibi, Ya Fettâh,

şu kalbi de Sana aç, aç ki kurtuluşa ereyim!

Erit beni, bir kor saç içime, ocaklar gibi yanayım;

Yüce Nebi (sas) gibi, Sana dilbeste olmuş dostların gibi…
Kokuşmuşluktan usandım, şu gurbetlikten bunaldım.

Hasretine artık dayanamıyorum.
Dizlerimde derman, gözlerimde yaş kalmadı.
Rûhum âb-ı hayat istiyor, adımı çağıran bir ses çekim alanıma girsin,

 içime hasretinin sancısını söndüren bir damla düşsün…
Garibim, acizim, bîçareyim gitmek istiyorum, canım toprak çekiyor.
Sana ulaşmak, ruhun tenden ayrılması ise, visalimi istiyorum.
İki damla gözyaşıyla Sana gelmeyi arzu ediyorum.

Beni, Sensiz bırakma Allah’ım!




İlahiaşk

Blog İstatistiklerim...@

  • 899.820 hits

Hatırlatıcı Notlar

 

 

İlahi Aşk Yolculuğu

İlahi Aşk Yolculuğu kitabımızın Kitapyurdunda da satışları başlamıştır.

İmam-ı Gazali

İmam-ı Gazali son nefeste iman üzere ölmek için aşağıdaki duanın sabah namazlarının sünneti ile farzı arasında okunmasının tavsiye etmiştir Bismillahirrahmanirrahim " Ya hayyü ya kayyumü ya bedias semavati vel erdı ya zel celali vel ikram" Allahümme inni es'elüke en tuhyiye kalbi bi nuri ma'-rifetike ebeden ya allahü ya allahü ya allahü ya rahmanü ya rahıymü bi rahmetike ya erhamer rahımiyn"

Yaşam Koçu Mihrican Ulupınar

Yaşam Koçu Mihrican Ulupınar

Yaşam Koçluğu
Hayatında denge problemi yaşayan,
kişiliğinde, aile ilişkilerinde, ebeveynliğinde, sosyal ilişkilerinde, eğitiminde, ruhsal dünyasında kendini geliştirmek ve problemlerini çözümlemek, hedeflerine bilinçli yol almak için deneyimli bir rehbere ihtiyaç duyan, bayan danışanlara yardımcı olmak için buradayım. Saygılarımla.

Yaşam Koçu

İletişim için : DM’den ulaşabilirsiniz.

mihricanulupnar

Profesyonel bir yaklaşımla ve uygun fiyatlarla hizmet vermekteyiz.

 

@Hakkımda…@

15 Kasım 1971/26 Ramazan 1391 Niğde Değirmenli Kasabası doğumluyum.

1977′ den itibaren Eğitim hayatımı İstanbul’da tamamladım.

Halen Dünyanın incisi İstanbul’da ikamet etmekteyim.

Biz Mevlamızın İlahiaşkının Hamallarıyız

Tek derdimiz; Mevlamızın Hakiki Kullarından Olabilmek ve Rızasını Kazanabilmek…

Terk-i dünya/ Terk-i Ukba/ Terk-i Terk/ Hiçlik/ Aşk-ı Deryada damla / Kulluk…

Dileğimiz; Son Nefesimizde Şeb-i Arusu yaşayabilmek ve Cennetten Cemalullah’ ı müşahade edebilmektir…

Saygı, Sevgi ve Hürmetlerimle…

Mihrican Uymaz Ulupınar

mihricanulupinar@gmail.com

Mayıs 2024
P S Ç P C C P
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Hoş Geldiniz :)

Bu bloga abone olmak ve e-posta ile bildirimler almak için e-posta adresinizi girin.

Diğer 363 aboneye katılın
Follow Ebedi Sevgiliye Doğru on WordPress.com

Flag Counter

Map

https://www.youtube.com/watch?v=l2LQOB1OcBQ

Bizi Takip Edin