26 Mar 2007 için arşiv

26
Mar
07

Eşref Ziya – Kalksam ve Dirilsem


26
Mar
07

Sami Yusuf – Munajat (Arabic)


26
Mar
07

Mehmet Emin Ay – Dem bu Demdir


26
Mar
07

Sevgili…


EY GÜL...? Neden bu kadar güzelsin...? Topraktan " ALLAH " diye fışkırdığın  için mi...? Yoksa " Hz. MUHAMMED (s.a.v) i " anlattığın içi… | Dualar,  Manevi, Güzel söz

Bir Medineli hüznü gibi çöktün üstüme
Her sokağın başında Seni aradım
Bir Bahira hasreti gibi yağdın gönlüme
Her bulutun altında Seni aradım.
Bir Bilal hüznüyle Seni aradım,
Bir Fatıma hıçkırığıyla Seni ağladım.
Ah o hasretin
Güneş’in yüreği gibi fokurdatır yüreğimi
Ben çöllere düşmedim, çöller yüreğime düştü
Her vahada,
Her kuyunun dibinde Seni aradım.
Bedir’deki kuyuda,
Kerbela’daki kuyuda Seni aradım.
Yusuf’un atıldığı kuyuya bile baktım,
Kuyulara sinmiş sesini aradım.
Kuyular yüreğimdeydi
Ben kuyulardaydım

Sevgili!
Bir Yakup hasreti gibi seğirtir gözlerime.
Bir Yakup hasretiyle Seni ararım.
Hacer annemin zemzemi araması gibi,
Soluk soluğa arıyorum Seni.
Seni nerelerde aramadım ki;
Masalsı bir hüzünle Kaf Dağı’nda,
Her doğacak günün şafağında,
Bilinmeyene atılan balıkçı ağında,
Mahzun bir adamın şakağında,
Hira Dağı’nda mağarada
Mekke’de Arafat Dağı’nda
Göründüğün her mekanın yanında,
Ve gönlümün her civarında,
Seni aradım.

Ah o hasretin,
Dağlara figan düşüren Yusuf hasretin,
Kaynayıp durur Yakup yüreğimde…

Alıntıdır

26
Mar
07

Görmediğim Sevgiliye


sevgiliha81.jpg

Görmediğim Sevgiliye


Zamansızlık kıskacında bir akrep gibiyim
Kendi kendini sokmak üzere olan.
Zamanı sana döndürebilmek isterdim Sultanım…
Yanından bir an bile ayrılmak istemeyen
Ebu Hureyre misali ayrılmazdım yanından.
Bana sensizlik yazıldı levh-i mahfuzda.
Senden 1400 yıl sonra gelmek yazıldı dünyaya.
Zor zamanlara gönderildim ben…
Savaşlar değildi zulüm değil
Dalalet ve sapıklık içindeki bir toplumun içinde yasamam değildi zor olan.
Sırf sensizlikti…

Sessiz gözyaşlarım hiç görmediğim aşkım için aktı.
Ask anlamını adından aldı.
Muhabbetten geliyordu Muhammed (S.A.V)
Sana olan muhabbet arttıkça
Sana olan hasret arttı.
Hasretin dayanılmaz işkenceye döndü yokluğunda.
Bilal-i Habeşi gibi kaçamadık yokluğundan.
Yokluğun her köse başında bekliyordu adeta.
Aşkın en zor olanını yasıyorum ben…
Ne ömrümce gördüm senin yüzünü
Ne görebilme ihtimalim var gül sevgili…

Salat ve selam Onun (S.A.V) üzerine olsun

Alıntıdır

26
Mar
07

Bu da benim düğünüm olsun


srlsklamve7.jpg

Gelirim ey dost; ayaklarım kanasa da dikenlerden, dar kafeslerden kurtulup, kırıp zincirlerimi yine Sana gelirim. Gelmesem Sana, Sensizlikten yok olurum. Yolunda ölmek için, Seni ararken, Sende tükenmek için gelirim. Yalınayak, başı açık dosta kavuşmanın hayaliyle çıktım yola. ‘Gül’e doğru savurdu rüzgâr beni. Dağın bağrındaki ateşten, kâinatı ısıtan güneşten sordum gül diyarını. “Güllerin Efendisi’nden destur almak için ne lâzım.” dedim. O’nun adını duyunca; dile geldi dağlar ve taşlar, tebessüm etti güneş. Hepsi bir ağızdan, “Teri gül kokan Gül Sultanı’ndan kabul görmek için seher kapılarının önünde kul olasın, bel kırıp boyun burasın. Hakk’a yönelip el pençe divan durasın.” dediler. Sonra, “İnsan olana saygı duyasın, kırık gönüllerde tahtlar kurasın, yaralı gönüllere muhabbetinle merhem olasın.” diye nasihatte bulundular. “Hakk’ın sadık dostuna, hidayetin güneşine, inayetin gözbebeğine, rahmetin timsaline, rububiyet saltanatının dellâlına, kâinatın muallimine, Habib-i Zîşan’a ve O’nun âline ve ashabına milyon kere salât ve selâm olsun.” dediler.

Âh Efendim, Can Efendim, Gül Efendim!

Dosta giden çile dolu yollarda, getirdiğin huzura, nurunun aydınlığına muhtacım. Bilirim kılâvuzu Sensin dosta çıkan yolların, haritası Sana emanet edilmiştir gül coğrafyasının. Günahkâr bedenimi yüklenip azıksız bir heybeyle, nuruna kavuşmak ve şefaatine ulaşmak için yöneldim kapına. Güneşin ağlayarak doğduğu bir vakitte, sızlanışım vardır ney misali. Serin seherlerde uykularımı kaçıran hasretin vardır. Seni ararken rüzgâra döktüm derdimi. Sessiz bir ‘âh’la kanatlandı kuşlar. Ağır ağır aktı mavi bir menzile doğru bulutlar. Kanayan gül yapraklarından, yaralı bülbüllerden geldi selâmı baharın.

‘Andım yine Seni her şey yâdımdan silindi

Hayalin gönlümün tepelerinde gezindi

Bu bir serap olsa da hafakanlarım dindi

Andım yine Seni her şey yâdımdan silindi.’

Hayalini kurdum binlerce yıl uzaktan. Bir tebessümüne hasret kaldı günahkâr bakışlarım. Sen bir serap gibisin içimin çöllerinde; yaklaştıkça uzaklaşan, uzaklaştıkça yaklaşan ve yakan… Hayalin bile serinliktir kavrulan ruhum için, hayalin bile tat verir acıyan yüreğime. Adın geldiği ve ismin can olduğu zaman cümlelerimin özüne, yok olur bütün düşmanlıklar ve savaşlar. İhtiyar dünya bin defa şahittir buna. Hz. Ömer’in öfkesi, potanda eridi Efendim. Hz. Vahşi, günahları için gözyaşı dökmeyi Senden aldığı nâmeyle öğrendi. Gel Efendim, bir gece yarısı cesedime can olmak için gel, damarlarıma aşkınla dolmak için gel! Ah Efendim, andım yine Seni her şey yâdımdan silindi.

‘Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam

Ruhlar gibi yükselip de ufkunda dolaşsam

Bir yolunu bulup gönlünden içeri aksam

Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam.’

Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam.Aşkının odunda pervaneler gibi can verip yansam.

Ebediyete ayarlı kalbimi, “Ya Bâkî Ente’l-Bâkî ” sırrıyla Hakk’a hediye sunsam. Kalbini nasıl yarıp arındırdıysa melekler, ben de Seni rehber edinip kirlerimden arınsam. Rabbim’e giden yolda dünyadan firar etsem, merhametinin gölgesine sığınsam. Ürkek ceylan misali yanına sokulsam. Bir yolunu bulsam, muhabbet menbaı olan gönlüne aksam. Ve yanlış efendilere köle olmaktan ebediyen kurtulsam. Keşke hep aşkınla oturup, aşkınla kalksam..

‘Anlasam vuslata ne zaman ferman gelecek

Hicranla yanan gönlüm durmadan inleyecek

İnleyip en taze hislerle hep bekleyecek

Anlasam vuslata ne zaman ferman gelecek?’

Anlasam vuslata ne zaman ferman gelecek? Beni de çağırır mı çağları delen sesin? Bir dua sonrası ay yüzünle yüzüme bakıp, “Günahkâr olsan da gel!” der misin? İçimdeki sancının adı nedir, Efendim? Nedir beni bu zamansız mekânsız hasrete çeken, bu yüreğimdeki ağırlık, bu mücrim halimle ötelere duyduğum iştiyak da ne?

Sadık dostun Ebu Bekir, öfkeye galip gelen Ömer, edep tacını giyen Osman, sırrını emanet ettiğin ilim kapısı Ali (r.anhum) hürmetine, beni de kucakla şefaatinle. Nerededir gönlüne akan yol? Sana vuslatın şartı can mıdır söyle? Kurban olsun canım Hakk’ın yoluna, vuslatına ferman gönder Efendim.

‘Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken ardından

Ne olur sana ulaşmam için kanadından

Bir tüy ver, pervaz edeyim hep ardından

Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken ardından.’

Bedenim kafes Efendim, kalbim tutsak bir güvercin gibi titriyor kafesinde. Uzaklığın çekilesi dert değil. İsmini ansam gecenin ıssız saatlerinde, bir cuma sabahı uykuyu beyninden vurarak duaya dursam, gül kokan bir muştuyla gelir mi melekler? Korkuyorum bu gurbette Sensiz kalmaktan. Yüreğim Sensiz karanlık, yüreğim Sensiz gece… Sana doğru kayıyor gönlümün göklerinde yıldızlar. Bir gece kirpiklerim kapansa; Sen, gül kokunu yüklenerek bir bahar edasıyla gelsen güneş gibi ısıtsan buzdan duygularımı. Rüyalarım şeref bulsa güneşi kıskandıran cemalinle. Kur’an ilmini elinden içsem ab-ı hayat misali. Taif dönüşü ettiğin dua hürmetine kabul görsem tarafından, Efendim…

‘Ey kupkuru çölleri cennetlere çeviren gül

Gel o bayıltan renklerinle gönlüme dökül!

Vaktidir, ağlayan gözlerimin içine gül

Ey kupkuru çölleri cennetlere çeviren gül.’

Ey susuz kalanlar için parmaklarından pınarlar akan Sevgili! Yaradan, ‘Habibim’ demiş Sana, “Sen olmasaydın gökleri yaratmazdım.” diye ilân etmiş âleme. Ağaçlar köklerini sökmüşler toprağın bağrından yanına gelmek için. Hurma kütüğü inlemiş rıhletinin ardından. Ey taşlarla bile konuşan Sevgili! Bir gün gelsen bana, ağlayan gözlerimin tâ içine sürmeli gözlerinle nazar kılsan, nurun aksa gözlerimden gönlüme. Ve öylece yanarak menziline varsam.

‘Mecnun gibi arkanda koşan kulun olayım

Bir kor saç içime ocaklar gibi yanayım

Sensiz geçen bu acı rüyâdan kurtulayım

Mecnun gibi arkanda koşan kulun olayım.’

Eğer dünya bir nefeslik dar mekânsa ve bu mekâna gelmek imtihansa kul için, Mecnun eyle beni de gerçek Leyla’ya. Hubeyb gibi, Mus’ab gibi, Enes bin Nadr gibi, Ashab-ı Bedr ve Şüheda-yı Uhud gibi… Candan canandan, evlâd u ıyalden geçerek Sana geleyim. Şehadet olsun sensizliğin bedeli. Bir kor saç ki içime, ocaklar gibi yanayım. Bu can yoluna kurban olsun ve anam-babam sana feda olsun yâ Rasul.

‘Aklım Senden uzakta kaldığı günleri saymakta

Ruhuma sisli-dumanlı bir kasvet yaymakta

Göster çehreni ki güneş guruba kaymakta

Aklım Senden uzakta kaldığı günleri saymakta.’

Kalbimin çekirdeğinde inceden bir sızı; bu sızı Senden Efendim. Sensizlikle imtihan etmesin beni Yaradan. Sana ulaşmak zor olsa da Sana ulaşma arzusunu, Senden uzak kalma korkusunu içimden almasın. Bu diyarlarda vakit dolmadan, ölüm meleği emanetini almadan, güneş guruba kaymadan vaslına ermekle müjdelesin. Beni bensiz bıraksın; ama Sensiz bırakmasın.

‘Son demde hiç olmazsa gurûbum tulû olsun

Gönlüm ufkunun en taze renkleriyle dolsun

Her yanda tamburlar çalsın neyler duyulsun

Son demde hiç olmazsa gurûbum tulû olsun.’

Ah Efendim, Can Efendim, Gül Efendim!

“Kefenimi saçlarımdan giymeye başladığım şu demde”, Sana döndüm yüzümü. “Zaifem, bîkesem âcizem, alîlem, medet cûyem zidergah et ilâhî.” Dualarım, hep Senden yana. Fidanları bile yeşertir gözyaşlarım. Kapanırken bu âlemde gözlerimde perdeler, Sen tut ellerimi. Öyle bir alayla gel ki beni almaya, sümbüller, nergisler, lâleler eşlik etsin endamına. Her tarafta tamburlar çalsın, neyler duyulsun, rüzgâr gül kokunu kâinata savursun. Ağaçlar, yapraklar bu neşveyle düğün meclisi kursun. Bari son demimde ruhum huzurla dolsun. Neyin eksik olur Ya Rabbim, bu da benim düğünüm olsun…

Alıntıdır

26
Mar
07

TUT ELLERİMDEN EFENDİM!


Hz Muhammed ( SAV ) Elhamdülillah, Ramazan, Allah, Taj Mahal, Güzel Yerler, Özlü Sözler, Herşey

Orada çöllerin arasında bir gül var

Yıllardır bitmeyen bir hasret her yani yakar

Müjdeler gelince Amine’nin evinden

Zaman kurtuldu cahiliye devrinden

Ey dikenli yolları güle bulayan

Bir hayali güzelin cehresinde parlayan

Mehtabım gülümse de kalbimdeki gül büyüsün

Sen ki güzel gözlerin en büyüğüsün

Al beni kollarında uyut sonsuza değin

Yüzümde parlasın o simsiyah eteğin

Seni düşünüp dalsam rüyalara görür müyüm seni

Versem uğruna feda kendimi

Yollara bakıyorum sanki gelecekmişsin gibi

Dünleri düşünüyorum sanki bir yerlerden geleceksin gibi

Sokakların hala gül kokuyor buradasın sen

Ravzana bakıyorum belki görünür gölgen

İçeri almaz misin geldi kapına kölen

Seni göreceğim sanki verince sağıma selam

Seni anlatmaya yetmiyor nice kelam

Sokaklarını geziyorum belki çıkarsın karşıma

Bulurum belki Uhut’da yada Hira’da

Sesim dudaklarıma mahpus iken
Seslensem sesimi duyar misin efendim

Boynum bükük açık kaldı avuçlarım

Tut artik ellerimden kurtar efendim

ALINTI




İlahiaşk

Blog İstatistiklerim...@

  • 899.822 hits

Hatırlatıcı Notlar

 

 

İlahi Aşk Yolculuğu

İlahi Aşk Yolculuğu kitabımızın Kitapyurdunda da satışları başlamıştır.

İmam-ı Gazali

İmam-ı Gazali son nefeste iman üzere ölmek için aşağıdaki duanın sabah namazlarının sünneti ile farzı arasında okunmasının tavsiye etmiştir Bismillahirrahmanirrahim " Ya hayyü ya kayyumü ya bedias semavati vel erdı ya zel celali vel ikram" Allahümme inni es'elüke en tuhyiye kalbi bi nuri ma'-rifetike ebeden ya allahü ya allahü ya allahü ya rahmanü ya rahıymü bi rahmetike ya erhamer rahımiyn"

Yaşam Koçu Mihrican Ulupınar

Yaşam Koçu Mihrican Ulupınar

Yaşam Koçluğu
Hayatında denge problemi yaşayan,
kişiliğinde, aile ilişkilerinde, ebeveynliğinde, sosyal ilişkilerinde, eğitiminde, ruhsal dünyasında kendini geliştirmek ve problemlerini çözümlemek, hedeflerine bilinçli yol almak için deneyimli bir rehbere ihtiyaç duyan, bayan danışanlara yardımcı olmak için buradayım. Saygılarımla.

Yaşam Koçu

İletişim için : DM’den ulaşabilirsiniz.

mihricanulupnar

Profesyonel bir yaklaşımla ve uygun fiyatlarla hizmet vermekteyiz.

 

@Hakkımda…@

15 Kasım 1971/26 Ramazan 1391 Niğde Değirmenli Kasabası doğumluyum.

1977′ den itibaren Eğitim hayatımı İstanbul’da tamamladım.

Halen Dünyanın incisi İstanbul’da ikamet etmekteyim.

Biz Mevlamızın İlahiaşkının Hamallarıyız

Tek derdimiz; Mevlamızın Hakiki Kullarından Olabilmek ve Rızasını Kazanabilmek…

Terk-i dünya/ Terk-i Ukba/ Terk-i Terk/ Hiçlik/ Aşk-ı Deryada damla / Kulluk…

Dileğimiz; Son Nefesimizde Şeb-i Arusu yaşayabilmek ve Cennetten Cemalullah’ ı müşahade edebilmektir…

Saygı, Sevgi ve Hürmetlerimle…

Mihrican Uymaz Ulupınar

mihricanulupinar@gmail.com

Mart 2007
P S Ç P C C P
 1234
567891011
12131415161718
19202122232425
262728293031  

Hoş Geldiniz :)

Bu bloga abone olmak ve e-posta ile bildirimler almak için e-posta adresinizi girin.

Diğer 363 aboneye katılın
Follow Ebedi Sevgiliye Doğru on WordPress.com

Flag Counter

Map

https://www.youtube.com/watch?v=l2LQOB1OcBQ

Bizi Takip Edin